TSK’DA VE SİYASET KURUMUNDA “ASTSUBAY” ALGISI/OLGUSU

TSK’DA VE SİYASET KURUMUNDA “ASTSUBAY” ALGISI/OLGUSU

Hem Asb.lık, hem de Sb.lık yapmış biri olarak bu konuda kalem oynatma hakkımın olduğunu düşünüyorum. Fakat ne anlatırsak anlatalım, okuyucunun anladığı ile sınırlı olduğumuz gerçeği de baş ucumuzda duruyor. Şöyle açıklayayım:

1. Her seviyede komutanın bir karargahı vardır. Aslında Karargahta Çalışma Usullerine göre komutan değil, karargahı düşünür. K.nın sadece ana fikri alınır. Öte yandan K.nın hayatının önemli bir kısmını evrak işlerine ayıran tek ordu biziz sanıyorum. NATO Ordularında K.ların yazışma ile hiç bir ilgisi yoktur. K. adına Kh. personeli (Sb., Asb., Svl. vb. çok statü var) tam yetki kullanır, kendi imzası ile gönderir. Her seviyede bazen bir general emir verir, bir diğer general onun sözcüsü hatta icracısı olabilir. Demokratik ülkelerin tamamında olduğu gibi siyaset kurumu emir verir (vizyon, SHP) en tepedeki general bile icracıdır. O yüzden kim, el kim ayak, kim böbrek, kim yürek duruma ve seviyeye göre değişir.

2. Her askeri personelin parçanın bütünü içinde bir fonksiyonu vardır/olmalıdır. Bu Asb.lar için bir Sb.ın yardımcılığı şeklinde her zaman olmayabilir. Yani yanyana iki kişi hayal edip biri onun yardımcısı imiş gibi tahayyül etmek çoğu kez bizi yanıltır.

3. Hem Asb. iken hem de Sb. iken Bl.K.lığı yaptım. Yanyana iki Bl.K. ikisinin de statüleri aynı (rütbeleri demiyorum). K.K.lerinde bunu çok hayal edemeyiz, ama şöyle düşünelim: Jandarmada yanyana iki ilçenin birinin J.K. Yzb. iken diğerinin İlçe J.K. Kd.Bçvş. olabilir. (Ben Üçvş. Bl.K. gördüm.) ASAL teşkilatında Askerlik Şube Başakanı Asb.larla yan şubelerde çalıştım. Biz hep aynı ezberden hareket ediyoruz. Hv.K.lerinde emrinde 80 Asb. olan Amir Asb. gördüm (Vekalet değil, atamalı).

4. Hele Dr.-Hemşire benzetmeleri (Çaycı-Gn.Md. mukayesesi bile yapan Gnkur.Bşk. ve MSB gördük dünya gözüyle) en çok incitici olanları… Bunlar öyle kötü benzetmeler ki şöyle düşünelim: Acil durumlar hariç bir hemşireden (çok saygın bir görev olduğunu öncelikle teslim edelim) hekimlik yapmasını beklemeyiz. Fakat Asb., her zaman Bnb., Yb., Alb. görevlerini daima yapar (bazen değil). Hele günümüzdeki kaht-ı rical döneminde…

5. Genellikle tepeden inmeci bakış açısı Asb.ları çok incitir. BİR ASB.I ÖVMEK İÇİN “tulumunu çıkarmaz” denerek, güya çalışkanlığına vurgu yapılıyor. Belki iyi niyetli bir çaba ama neden? Utanılacak bir şey değil elbette çok saygın mesleklerin de tulumları var (örneğin Pilot tulumu) ama bu zorlamaya ne gerek var. Oto sanayilerinde bile ustanın tercihine kalmış bir kıyafeti dayatmanın başörtüsü dayatmasından ne farkı var? Görevini mesela önlükle yapamaz mı? Üstelik dünya ordularında olduğu gibi yapamaz mıyız?

6. NATO Kh.larında Üs Asb.ı vardır. Doğrudan emir yazar. K. adına değil kendi adına. Sadece idari konularda değil her konuda. Bizde de güya Birlik Asb.ı yaptılar, gördüm. K.lara en yakın mesafedeki Emir Asb.larını çoğu yerde seçtiler. Sebebi tamamen oportonist. Problemleri K.na daha rahat iletebilsin diye. Her şeyde olduğu gibi var mı? Var… Neden? Öreneğin her yıl yayınlanan eşleri öğretmen ya da sağlık personeli olan Sb.Asb.ları eş atamalarına ilişkin emrin imza bloğunda bir Asb.ın imzası olsa eş ataması istemeyecek miyiz? Ne değişir? Öte yandan Asb.lar kimsenin eli ya da ayağı değildir. Beyin-el, ayak metaforuna gelince; bu bağlamda komutanlara bazen çok acıyarak bakmışımdır. Sabahın 6’sında gelir, gece geç saatlere kadar ofisinde kalır; evraka bakar, imzalarlar. İmza sıralarını hepimiz iliklerimize kadar yaşamışızdır. Bir yazıyı hazırlamak değil de imza için kapıda beklemek Kh.Sb.Asb.ını yıldırır.

Her türlü otomasyon projesine rağmen Ortaçağ sistemini tercih eden K.lara ancak acıyarak bakmak lazım. Kitap okumayan, aylık dergi ve günlük gazetelere bakamayan, sosyal bir hayatı olmayan komutanlardan nasıl sağlıklı fikir üretmesini bekleyebiliriz. Bir tiyatroda gördüğü bir yönetim biçimini, yeni bilimsel kuramları uygulama gayretinde, vizyonunda bir komutanın bunları tahayyül etmeye bile vakti yoktur. Sanırım bu konuda hemfikiriz. Asb.ların özlük hakları konusunda tepeden inmeci jakoben bakış açısı her Asb.ı inciten bir durumdur. Sivil toplum kuruluşu konumundaki Asb. dernekleri maalesef amiyane yöntemlerle hak elde etmeye çalışıyorlar.

Biz Asker akademisyenler ücretsiz akademik danışmanlık teklif ettik oralı bile olmadılar. Dünyada yalakalık sistemi ile elde edilen bir hak yoktur. Tarihi biraz bilen biri olarak bütün hak elde etme süreçleri mücadelesiz olmamıştır. Kadın haklarını düşünelim, işçi haklarını düşünelim, hepsi hepsi… Hatta Asb.lar günümüzdeki haklarını bile 1975 Asb. Yürüyüşü ve Boykotu’na borçludur. Bilinenin aksine sadece eşler değil Asb.lar da bu yürüyüşlere katılmışlardır. İhraç, tard, hapis, kuvvet değiştirme, sürgün cezalarına çarptırılmışlardır. Hiç bir şiddet eylemini asla önermem ama daha akılcı projeler üretilmelidir. Asb.ların, Sb.lara hatta Asb. büyüklerine karşı takındıkları ağır, hatta küfürlü seviye düşüklüğünü görünce kahroluyorum, dahası utanıyorum. (“Ulan … Teğmen benim senin ömrün kadar Askerliğim var” demek düşmanlarımızdan başka kime ne kazandıracak?) İŞTE TAM DA BÖYLE BİR YÖNTEM YOK, TABİ Kİ.

Devrim tarihinde yalakalık, yandaşlıkla elde edilen bir hak olsa Asb. meslektaşlarıma önermez miyim? Şöyle düşünelim: Montro Bildirisinde hapis yatan Amiralleri biliyoruz. Ama bir de karacı var: TESUD Bşk. (bizim de ASAL D.Bşk.lığımızı yapmış) E.Tümg. Namık Kemal ÇALIŞKAN Paşa… Ne işi var bir karacı generalin diyebilirsiniz? (Şahsen sizi kast etmiyorum elbette) Neden? Montrö Boğazlar Sözleşmesi karacıların da Montrösü değil mi? Neyse, bu konuları da ihtiva eden bir kitap çalışması yapıyorum, kitabın bir bölümünü buraya yazdık sanıyorum.

Selam ve saygılarımla.

Doç.Dr. Mustafa ŞAHİN