HAKAN FİDAN VE ASTSUBAY HAZIRLAMA OKULLARI…
HAKAN FİDAN VE ASTSUBAY HAZIRLAMA OKULLARI…
(Eski yazıma olan yoğun ilgi ve sorulardan dolayı eklemeler yapılarak yeniden yayınlanmıştır.)
Televizyonun birinde Hakan Fidan konuşuluyor. O sırada bir alt yazı çıkıyor. Yazı; “Astsubaylıktan Dışişleri Bakanlığına” yazıyordu. Moderatör hemen yazıya müdahale etti. “Arkadaşlar alt yazıyı, MİT Müsteşarlığı’ndan Dışişleri Bakanlığına olarak değiştirelim.” Tabi yazı hemen değişti.
22 yıldan fazla büyük çoğunluğu Astsubay Hazırlama Okulları olmak üzere Askeri Lise, Kara Harp Okulu, GATA Tıp Fakültesi ve GATA Hemşirelik Yüksek Okullarında okuyan; benim hesabıma göre yaklaşık 7-8 bin öğrencinin TC İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük derslerine girdim.
Hakan Fidan’ın Astsubay Hazırlama okulu mezunu biri olduğunu duymuştum. Hangi Astsubay Okulundan mezun diye biyografisine baktığımda gördüm ki, her yerde eğitim hayatını Bilkent’ten başlatıp, ABD de devam ettirmişler.
Astsubay okullarında görev yapan biri olarak üzüldüm. Herhalde Hakan Fidan’ın Astsubay Hazırlama Okulundan mezun olduğunu yazınca imajına zarar geleceğini düşünmüşlerdi.
Falan meşhur kişi falan İmam Hatipten, falan meşhur kişi falan liseden, falan meşhur kişi falan kolejden mezun diye yazılırken, Astsubay okulu mezunları böyle yüksek makamlara yakıştırılmamıştı.
Astsubay Hazırlama okulları ile ilgili bu düşünce son derece yanlıştı. Çünkü o dönemlerde görev yaptığım Astsubay okullarında verilen eğitim ve öğretmen kadrosu Türkiye’nin en meşhur okulları ile yarışır durumdaydı.
Askeri Liseler hariç Türkiyedeki hiçbir okulda; dersler dışında yıl sonu resim, ebru gibi sergiler, yılda 1-2 kez tiyatro gösterileri, en az 8-10 branşta faal çalışan spor takımları, yıl sonu spor karşılaşmaları, bilgi yarışmaları, öğrencilerin yarıdan fazlasının katıldığı düzenli eğitsel kol çalışmaları, her türlü imkanın olduğu fen laboratuarları, Y.dil laboratuarları vs. vs. yoktur. Ama Hazırlama okullarında bunlar vardı.
Ben her türlü iddiaya varım. Türkiye’de bu imkan ve faaliyetlerle ve böyle kadrolarla eğitim yapan hiçbir sivil bir okul dün de yoktu, bugün de yoktur.
Benim kızım Türkiyenin en başarılı okulu olan Ank. Atatürk Anadolu lisesinden mezun oldu. O okulda her yıl yılsonu üniversite sonuçları açıklanınca okulun bir yüzüne başarı listesi asılır. Okulun % 95 inin yarısı Tıp diğer yarısı da Mühendisik fakültelerini kazanır. Ama ben şahitim, okula Türkiye’nin en başarılı öğrencileri gelir, 11 ve 12. sınıflar sadece test çözer ve dershaneye giderler. Yılsonu da duvara başarılı olan öğenci listesi asılır.
Birincisi bu eğitim değil öğretim başarısıdır. İkincisi bu başarı okulun değil öğrencinin ve velilerin başarısıdır. Eğitim öğrencinin kişiliğini, karekterini, duygularını ve düşüncelerini değiştirir, vatan ve millet sevgisi kazandırır, öğretim ise sadece bilgi verir. Öğretimi iyi olan çocuk bütün sınavlarda başarılı olur ama otobüste yaşlılara yer vermeyi düşünmez.
Hazırlama Okullarına gelen öğrencilerin eğitim ve başarı seviyesi düşüktü. Ama bunun nedeni öğrenciler değil, eğitimde fırsat eşitliği olmamasıydı.
Bir kısım öğrenci doğru düzgün eğitim almadan, dershane ve özel hoca görmeden köyünden kasabasından çıkıp gelmişti. Bunların içinde çok zeki ve yetenekli çocuklar vardı. Ama imkanları ve yol gösterenleri yoktu.
Hatta bir astsubay okulu mülakatında öğrenciye; “Niye bu okula girmek istiyorsun?” diye sorduğumda bana; “Subay olmak için” diye cevap vermişti. Yani çocuk daha hangi okula girdiğini bile bilmiyordu. Yani elinden tutan biri olmamıştı.
Astsubaylarda da kaynak çoktur. Uzmanlıktan geçenler, er-erbaşlıktan geçenler, sivil liselerden gelenler falan. Ama Astsubay Hazırlama Okulu mezunlarının aldıkları eğitim çok farklıdır.
Nasıl ki Boğaziçi, ODTÜ, İTÜ mezunu mühendisler ile diğer okul mezunu mühendisler arasında fark varsa, Hazırlama okulu mezunu (çoğu) Astsubaylar ile diğer kaynaktan gelen (çoğu) Astsubaylar arasında fark vardır. Ama sistemsizlik nedeniyle hepsi aynı kefeye konulmuştur.
O dönemde Kuvvet denemek için Hazırlama okullarından bir kısım öğrenciyi Üniversite sınavına soktuğunda hepsi (çoğu sivil lise öğrencilerinin hayal bile edemeyeceği kadar) yüksek puanlar alınca, bir daha ki sınava çok az sayıda öğrenciyi soktular ve onlara da ihtiyaçlar doğrultusunda çok kısıtlı tercihler yaptırdılar. Daha sonra bir kısım başarılı öğrenci Askeri liselere gönderildi. Gidenler buralarda çok büyük başarılar yakalayınca buna da son verdiler.
Güya buradaki mantık şuydu; “Akıllı, zeki, başarılı öğrenciler başka yere gitmesin Astsubay olsun. Bizim başarılı Astsubaylara ihtiyacımız var.” Düşünce güzeldi ama bunun için Astsubaylığı cazip hale getirmek gerekiyordu. Bunu hiçbir zaman yapmadılar.
(Yanlış anlaşılmasın, ben şu an ki Astsubayların nasıl yetiştiğini bilmiyorum. O nedenle 80’li-90’lı yıllardaki Hazırlama okullarından bahsediyorum. Ayrıca müstesnalar kaideyi bozmaz diye bir söz vardır. Bazıları bu anlatılanlara uymayabilir.)
TSK’lerinde belki de en yanlış şey meslekte ilerlemedir. Eğer başına bir şey gelmezse Astsubay okullarına giren öğrenciler yıllar sonra (bazıları subay ama çoğu) emekli Başçavuş, Askeri liseye giren öğrencilerde yıllar sonra (bazıları general ama çoğu) emekli Albay olurlar. O okullara girdikten sonra fazla bir gayret gerekmez.
Astsubay okullarında bir söz vardır; “Çalış çalış, olacağın Başçavuş.” O nedenle çoğu insan görev yaparken nasıl olsa bir şey değişmiyor diye fazla çaba sarf etmez. Eğer Astsubaylıktan Subaylığa geçiş fazla olsa ya da önlerine farklı bir hedef konulsa, o zaman çoğu Astsubayın gerçek yeteneği ortaya çıkar.
Hazırlama mezunu Astsubayların arasında sonradan Üniversite bitiren Y.lisans yapıp sonrasında akademik kariyer yapan Doç. Prof. olanlar, çok iyi dil bilenler, çok yetenekli ve becerikli olan kişiler vardır. Hatta ben buradaki spor takımlarından profesyonel futbolcu olanları, mesleğini bırakıp sinemada sanat yönetmeni olanları biliyorum.
İddia ediyorum; hangi okullardan mezun olduğu belli olmayan, önündeki cama bakmadan konuşamayan, sırf politikacı olduğu için önünde eğilip, eli-eteği öpülenlerden daha bilgili, daha becerikli ve daha karakterli bir sürü Hazırlama mezunu Astsubayımız vardır. Ama mezun oldukları okullar o politikacıların okullarına göre küçümsenir ve adı dahi anılmaz.
Silahlı Kuvvetlerin tüm okullarında ve Genelkurmay’da (10 yıl) görev yapmış bir Subay olarak her zaman söylediğim bir şey vardır. Bilgi, karakter ve yetenek olarak yakından tanıdığım bazı Astsubayları, bazı subay ve generallere değişmem.
Kimse insanları rütbelerinin büyüklüğü ile değerlendirmesin. Üzülerek söylüyorum ki; TSK’nın bu halde olması (özellikle 1980’den sonra) etkili ve yetkili yerlerde olan Komutanlarımız yüzündendir.
Komutanların eli ayağı olan Astsubaylar hiçbir zaman TSK’da maddi ve manevi hak ettikleri değeri görmemişlerdir. Belki içlerinde erlikten ve erbaşlıktan gelenler olduğu için böyle düşünülmektedir ama bu problem Silahlı Kuvvetlerin ayıbıdır.
Aynı şeyleri hemşireler içinde düşünüyorum. Onlarda sağlık sistemi içinde hak ettikleri değeri görmemektedirler. Onların içinde de hem lise mezunu hem de üniversite mezunu hemşireler vardır.
Biz zamanımız da bunları komutanlara anlatamadık ya da işlerine gelmediği için anlamamazlıktan geldiler, inşallah şimdiki komutanlar bu gerçeği görüp gerekli tedbirleri alırlar.
Astsubaylık mesleğinin hakkını veren tüm Astsubaylarımızı saygı, sevgi ve şükranla anıyorum. Öğrencilerime de selamlarımı gönderiyorum.
Not-1: “Bazıları ve çoğunlukla” kelimeleri özellikle seçilmiştir. Hiçbir grubun tamamı için hiçbir zaman iyi yada kötü tabiri kullanamam. Her grubun içinde iyi ve kötüler ile başarılı ve başarısızlar olanlar vardır.
Not-2: Hakan Fidan’ı hiç tanımıyorum. Onun bu kadar hızlı yükselmesinde ve önemli makamlara gelmesinde siyasi ya da dini faktörler etkili olabilir. Ama en az onun kadar ya da ondan daha yetenekli ve bilgili astsubaylarımızın olduğuna eminim. Yeter ki, fırsat tanınsın.
Em.Öğ.Alb.